Türkiye’de Hiperenflasyon ve Ekonomik Felaket Uyarısı

Hamza Yardımcıoğlu’nun 17 Nisan 2025 tarihli videosunda, Türkiye’nin ekonomik durumu, özellikle para basma politikaları, enflasyon, bütçe açıkları ve tarımsal üretimdeki kriz ele alınıyor. Ayrıca, küresel ekonomik felaketlere ve toplumsal ahlaki çöküşe dair endişeler dile getiriliyor. Aşağıda, videonun özeti ve önemli tespitler maddeler halinde açıklanmıştır:

Özet

  1. Karşılıksız Para Basımı ve Enflasyon:
    • Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Mart 2025’te 600 milyar TL karşılıksız para bastı. Bu miktar, 2019’da dolaşımdaki toplam para arzına eşit. M1 para arzı (nakit ve vadesiz mevduatlar) korkunç bir şekilde artıyor.
    • Para basma hızı özellikle 2020’den sonra dramatik bir şekilde yükseldi. Bu durum, hiperenflasyon döngüsüne girildiğini gösteriyor. Örneğin, 2020’de 10 TL’ye alınan bir kebap, 2025’te 400-500 TL’ye yükseldi (40-50 kat artış).
    • Enflasyonun, hükümetlerin bütçe açıklarını kapatmak için kullandığı bir “yasal gasp” mekanizması olduğu belirtiliyor. Halkın alım gücü eriyor; bu, vergilerle alınamayanın enflasyon yoluyla alındığı bir süreç olarak tanımlanıyor.
  2. Bütçe Açıkları ve Kamu Harcamaları:
    • 2025 merkezi hükümet bütçesi 14.7 trilyon TL harcama öngörürken, gelirler 12.8 trilyon TL. Aradaki 2 trilyon TL’lik açık para basılarak kapatılıyor. Ancak, vergi tahsilatındaki düşüş nedeniyle açık daha da büyüyebilir.
    • Yılın ilk çeyreğinde bütçe açığı 2-3 trilyon TL’ye ulaştı. Bu, para basma hızının kontrol edilemez bir noktaya geldiğini ve enflasyonun kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
    • Bütçe kararlarının halka sorulmadan, mecliste onaylandığı ve kamu kaynaklarının israf edildiği vurgulanıyor. Kamudaki şatafat, “rezillik” ve “istibarsızlık” olarak nitelendiriliyor.
  3. Alım Gücünün Erozyonu:
    • Cumhuriyet altını örneğiyle alım gücünün nasıl eridiği açıklanıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında 1 TL olan bir cumhuriyet altını, 2025’te 27.600 TL’ye yükseldi. 6 sıfır atılmasına rağmen, bu, 1 TL’nin değerinin 27 milyar 600 milyonda birine düştüğünü gösteriyor.
    • 1960’lı yıllarda bir öğretmen maaşıyla 28 cumhuriyet altını alınabilirken, 2025’te sadece 1.7 altın alınabiliyor. Bugünün parasıyla bu, bir öğretmenin 772.800 TL maaş alması gerektiği anlamına geliyor (şu an 47.000 TL).
    • Dolar kuru (38 TL) ve enflasyonun artmasıyla bu durumun daha da kötüleşeceği, yakın zamanda 1 altın bile alınamayabileceği öngörülüyor.
  4. Merkez Bankası Faiz Kararı ve Devalüasyon Riski:
    • Merkez Bankası, faiz oranını %42.5’ten %46’ya yükseltti. Ancak bu artış, sembolik ve uluslararası yatırım bankalarının talimatı olarak değerlendiriliyor. Mehmet Şimşek yönetimindeki maliye politikalarının bu talimatlara uyduğu iddia ediliyor.
    • Yüksek faizle TL mevduatlarının artırıldığı, ancak bunun devalüasyon öncesi bir tuzak olduğu belirtiliyor. Halk, vadeli TL mevduatlara yönlendirilerek dövizden uzaklaştırılıyor; kur patladığında ise büyük bir kayıp yaşanacak.
  5. Tarımsal Kriz ve Gıda Fiyatları:
    • Türkiye’de geçen hafta yaşanan zirai don olayı, tarımsal üretimin %50’sini yok etti. Bu, arz kaynaklı bir enflasyon yaratacak ve gıda fiyatlarının en az 2 kat artmasına neden olacak.
    • Çiftçilerin temerrütleri (borçlarını ödeyememeleri) geçen yıla göre 2 katına çıktı. 2024’ün tamamındaki temerrütler, 2025’in ilk çeyreğinde çoktan aşıldı. Birçok çiftçi iflas ediyor ve tarımı bırakıyor.
    • Anayasaya göre çiftçilere gayrisafi milli hasılanın %1’inden az olmamak kaydıyla destek verilmesi gerekirken (615 milyar TL), sadece 135 milyar TL destek sağlanmış. Bu, tarımın sürdürülemez hale geldiğini gösteriyor.
  6. Petrol Fiyatları ve Küresel Kriz:
    • Petrol fiyatları şu an 67 dolar (dolar cinsinden) seviyesinde, ancak geçmişte 150 doları gören fiyatların tekrar bu seviyelere çıkacağı öngörülüyor. Bu, Türkiye’de gıda dağıtımı gibi süreçleri etkileyerek enflasyonu daha da artıracak.
    • Türkiye’deki krizin küresel bir felakete dönüşeceği, kamu borçluluğunun farklı ülkelerde farklı şekillerde patlayacağı ifade ediliyor. Büyük işsizlik dalgaları ve ekonomik durgunluk bekleniyor.
  7. Toplumsal ve Sistematik Eleştiriler:
    • Karşılıksız para basma yetkisinin hükümetlerin elinden alınması ve merkez bankalarının kapatılması gerektiği savunuluyor. Mevcut sistem, halkı alıştırdığı “rezil bir düzen” olarak tanımlanıyor.
    • İnsanların, alternatif bir sistem hayal edemediği, adalet, kalkınma gibi kavramların tersine çevrildiği bir düzen içinde yaşadığı belirtiliyor. Toplumun, bu felaketi yaşayarak öğreneceği ifade ediliyor.
    • Toplumsal ahlaki çöküş de eleştiriliyor. Hırsızlık, ahlaksızlık ve yasal hırsızlıkların itibar kazandığı bir dönemin yaşandığı, toplumun bu cezayı hak ettiği öne sürülüyor.

Önemli Tespitler

  1. Hiperenflasyon Riski:
    • Karşılıksız para basma hızı, Türkiye’yi hiperenflasyon döngüsüne sokuyor. Mart 2025’te basılan 600 milyar TL, tarihi para arzı büyüklükleriyle kıyaslandığında korkunç bir artış. Bu, enflasyonun kaçınılmaz olarak kontrolden çıkacağını gösteriyor.
  2. Bütçe Açıkları ve Kamu İsrafı:
    • Bütçe açıklarının para basılarak kapatılması, halkın alım gücünü eritiyor. Kamudaki şatafat ve israf, halkın fakirleşmesiyle tezat oluşturuyor ve “rezillik” olarak nitelendiriliyor.
  3. Alım Gücünün Çöküşü:
    • Cumhuriyet altını ve öğretmen maaşları örnekleriyle, alım gücünün dramatik bir şekilde eridiği ortaya konuyor. 1960’lardan 2025’e, bir öğretmenin maaşıyla alabildiği altın miktarı 28’den 1.7’ye düştü; bu, enflasyonun yıkıcı etkisini gösteriyor.
  4. Devalüasyon ve Finansal Tuzak:
    • Yüksek faizle TL mevduatlarına çekilen halk, devalüasyon öncesi bir tuzağa düşürülüyor. Kur patladığında büyük kayıplar yaşanacak; bu, geçmişte de tekrarlanan bir hükümet politikası olarak vurgulanıyor.
  5. Tarımsal Kriz ve Gıda Enflasyonu:
    • Zirai don olayları, tarımsal üretimin yarısını yok etti ve gıda fiyatlarının en az 2 kat artması bekleniyor. Çiftçilerin temerrütleri ve yetersiz devlet desteği, tarımın sürdürülemez hale geldiğini gösteriyor.
  6. Küresel Felaket Öngörüsü:
    • Petrol fiyatlarının artışı ve küresel ekonomik durgunluk, Türkiye’deki krizi daha da derinleştirecek. Dünya genelinde büyük bir felaket öngörülüyor; işsizlik dalgaları ve ekonomik kriz kaçınılmaz görünüyor.
  7. Sistem ve Toplum Eleştirisi:
    • Mevcut ekonomik ve siyasi sistem, halkı köleleştiren bir “rezil düzen” olarak tanımlanıyor. Merkez bankalarının kapatılması gerektiği, alternatif sistemlerin hayal edilememesi eleştiriliyor. Toplumsal ahlaki çöküş ve hırsızlığın itibar kazanması, toplumun bu felaketi hak ettiği şeklinde yorumlanıyor.

Sonuç

Hamza Yardımcıoğlu, Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal olarak büyük bir felakete sürüklendiğini savunuyor. Karşılıksız para basımı, hiperenflasyon, tarımsal kriz ve alım gücünün erimesi, yakın zamanda daha derin bir ekonomik çöküşe işaret ediyor. Küresel ölçekte de benzer bir felaket beklenirken, mevcut sistemin halkı sömürdüğü ve alternatif bir düzenin hayal edilemediği vurgulanıyor. Toplumun ahlaki çöküşü ve bu krizleri hak ettiği görüşü, videonun ana mesajlarından biri olarak öne çıkıyor. Yardımcıoğlu, bu gidişatın iyi olmadığını ve toplumun bu felaketi yaşayarak öğreneceğini ifade ederek videosunu sonlandırıyor.

https://youtu.be/ftJVGMnavL0?si=cs6R5oXpI-ODDQC9