Küresel Sistem Çöküşü ve Yaklaşan Bankacılık Krizi: Hamza Yardımcıoğlu'nun 28 Haziran 2025 Analizi

Hamza Yardımcıoğlu, 28 Haziran 2025 tarihli analizinde, küresel sistemin bir çöküşe doğru ilerlediğini ve bu sürecin en önemli ayaklarından birinin finansal sistemdeki büyük bir bankacılık krizi olduğunu belirtiyor. Yakın zamanda yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelere eşlik eden medya söylemleri, Yardımcıoğlu'na göre yaklaşan bu krize yönelik bir hazırlık ve bilinçlendirme çabasının parçası.
Amerika'da Bir Banka Daha Battı: The Santa Anna National Bank
Yardımcıoğlu'nun aktardığı en güncel haber, Texas merkezli The Santa Anna National Bank'ın battığı ve ABD Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC) tarafından Columon County State Bank'a devredildiği oldu. FDIC'nin mevduatları 250.000 dolara kadar sigortaladığını belirten Yardımcıoğlu, bu miktarın üzerindeki mevduatların risk altında olduğunu vurguluyor. İlginç bir gözlem olarak, FDIC'nin batan banka bilgilerini genellikle hafta sonları, piyasalar kapalıyken duyurduğuna dikkat çekiyor.
Eş Zamanlı Haber Akışı ve "Düzmece" İddiaları
Bankanın batışıyla eş zamanlı olarak medya organlarında çıkan bazı haberleri ele alan Yardımcıoğlu, bunların bir bankacılık krizine yönelik zemin hazırladığı iddiasında bulunuyor:
- Rus Bankaları Endişesi: Bloomberg'de, The Santa Anna National Bank'ın batışından bir gün önce, Rus bankalarının borç krizi endişesi taşıdığı ve önümüzdeki 12 ay içinde Rus bankacılık sisteminin çökeceği yönünde bir makale yayınlandı. Yardımcıoğlu, bu iddianın sadece Rusya'ya odaklanmasını sorgulayarak, meselenin küresel olduğunu belirtiyor. Daha önce de Moscow Times'ın Mayıs ayında benzer bir "Rusya'da sistemik bankacılık krizi riski" uyarısı yaptığına dikkat çekiyor.
- Biyometrik Veriler ve Hacker Saldırıları: IBS Intelligence adlı bir finans teknolojileri şirketinin, bankaların biyometrik verilerinin ihlalinin küresel bir bankacılık krizini tetikleyebileceği yönündeki makalesini örnek gösteren Yardımcıoğlu, bu tür haberleri "düzmece" olarak niteliyor. Ona göre, bu haberler "yok hacker saldırısından, yok şundan, yok savaştan" gibi bahanelerle insanları bankaların batışının "normal bir şey" olduğuna alıştırmaya, yakında yaşanacak küresel bankacılık çöküşüne hazırlamaya hizmet ediyor. Bu hazırlığın sadece haberlerle değil, "Zero Day" gibi filmlerle de yapıldığı çıkarımını yapıyor.
Sistemin Kalbindeki Zayıflık: Kısmi Rezerv Bankacılığı
Yardımcıoğlu, bankacılık sisteminin neden bu kadar kırılgan olduğunu "kısmi rezerv bankacılığı" ilkesiyle açıklıyor:
- Nakit Yokluğu: Bu sisteme göre bankaların kasasında aslında çok az nakit bulunur. Dünya genelinde (ABD ve Avrupa'da) zorunlu karşılık oranı %1 civarında iken, Türkiye'de bu oran nispeten daha yüksek (%17). Yardımcıoğlu'na göre, %1 oranına sahip bir bankada mevduat bulunduranların sadece %1'i aynı gün paralarını çekmeye kalksa, o banka batar. Türkiye için bu oranın %17 olduğunu belirtiyor.
- Para Yaratma Gücü: Bu sistemin bankalara "havadan para yaratma" gücü verdiğini iddia eden Yardımcıoğlu, bankaların aslında hükümetlerden daha fazla para bastığını savunuyor. Ancak bu zayıf ve çürümüş sistemin, ilk panik dalgasında küresel bir çöküş yaşayacağını öngörüyor. 2023 Mart ayında yaşanan ilk küresel bankacılık krizi atağının bu toplu çekim taleplerinden kaynaklandığını hatırlatıyor.
Borç Ekonomisi ve Devlet-Banka İlişkisi
Yardımcıoğlu, mevcut finansal krizin temelinde yatan ana sorunun "borç balonu" olduğunu ifade ediyor:
- Ödenemez Borçlar: Dünya genelindeki kamu borcunun, küresel ekonomik büyüklüğün (GDP) tam 5 katına ulaştığını ve bu borcun ödenmesinin matematiksel olarak imkansız olduğunu belirtiyor. Özel sektör ve kişisel borçların da bu duruma katkıda bulunduğunu ekliyor.
- Paranın Borç Olarak Üretilmesi: Paranın piyasaya ilk olarak borç olarak girdiğini, bankaların bu borçları insanlara ve sanayicilere kredi olarak verdiğini açıklıyor. Basılan her paranın bir faizi olduğu için, piyasadaki paradan daha fazla borç oluştuğunu ve bu farkı kapatmak için sürekli yeni borçlanma gerektiğini, bunun da bir kısır döngü yaratarak borç balonunu büyüttüğünü anlatıyor.
- Kapitalizmin Sonu ve Neoliberalizm: Yardımcıoğlu'na göre, 1971'den beri dünya "borç ekonomisine" geçti ve bu tarih, kapitalizmin fiilen bittiği tarihtir. "Neoliberalizm" teriminin ise sermaye yerine borcu koyan yeni bir ekonomik düzeni ifade ettiğini iddia ediyor.
- Devletlerin Bankalar Karşısındaki Konumu: Devletlerin aslında bankaların "patronu" değil, bankaların "secde ettirdiği" konumda olduğunu iddia ediyor. Hükümetlerin borçlanmak için tahvil sattığını ve bu tahvilleri satın alanların bankalar olduğunu belirterek, bu ilişkinin bankalara devletler üzerinde büyük bir güç kazandırdığını savunuyor.
- Servet Transferi: Bu sistemin sürekli olarak halktan (işçi ve orta sınıftan) sermayeye bir servet transferi gerçekleştirdiğini, orta sınıfın artık yok olduğunu dile getiriyor.
Krizin Kaçınılmazlığı ve Gözlem Süreci
Hamza Yardımcıoğlu, tüm bu faktörlerin birleşimiyle, borçluluk seviyesi arttıkça ve bankacılık sistemi bu kadar zayıf oldukça, küresel bir krizin patlamasının kaçınılmaz, hatta "mukadderat" olduğunu öngörüyor. Batan bankaların hemen el konulup daha büyük bankalara devredilmesinin, bu durumu bir kriz gibi göstermemek adına yapılan bir hamle olduğunu belirtiyor.
Yardımcıoğlu, yaşanan bu son gelişmenin, küresel sistemin çöküş sürecine daha da yaklaşıldığının ve hızlandığının bir göstergesi olduğunu belirterek, gelişmeleri yakından takip etmeye ve aktarmaya devam edeceğini ifade ediyor.
Comments ()