Ekonomik Kriz Kapıda mı? Merkez Bankası İtirafı ve Küresel Finansal Gidişat

Ekonomik Kriz Kapıda mı? Merkez Bankası İtirafı ve Küresel Finansal Gidişat

15 Mayıs 2025 itibarıyla Türkiye ve dünya ekonomisi, kritik bir dönemeçten geçiyor. Özellikle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay'ın yaptığı açıklamalar, yaklaşmakta olduğu iddia edilen büyük bir ekonomik felaketin habercisi olarak yorumlanıyor..

Merkez Bankası'ndan "Maliyetli Dezenflasyon" İtirafı

TCMB Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay, katıldığı bir konferansta dezenflasyon sürecinin "maliyetsiz olmayacağını" ve "hasar göreceğimizi" belirterek dikkatleri üzerine çekti. Akçay, "Başarısızlık algısı gerçekçi değil" dese de, bu tür bir ifadenin aslında bir başarısızlığın örtülü kabulü olduğu yorumları yapılıyor. Enflasyonla mücadele edildiği söylense de, Mart ayında M1 para arzının 6.6 trilyon liradan 7.2 trilyon liraya fırlaması ve sadece Nisan ayında hükümetin 174 milyar lira bütçe açığı vermesi, bu mücadelenin samimiyetini sorgulatıyor. Yıllık bazda 2.3 trilyon lirayı bulan bu açığın para basılarak kapatılacağı ve bunun da enflasyonu körükleyeceği endişesi hakim.

Hamza Yardımcıoğlu'na göre, "Para politikası ne kadar sıkıysa o kadar az hasarla atlatırız" söylemi, yüksek faiz ortamının devam edeceğine ve maliyetin yine vatandaşa yükleneceğine işaret ediyor. TCMB Başkan Yardımcısı'nın 500 bin, Başkanın ise 600 bin lira maaş aldığı bir ortamda, bu "maliyetin" kimler tarafından ödeneceği sorusu gündemdeki yerini koruyor. Yardımcıoğlu, "M x V = Nominal GDP" (Para Miktarı x Paranın Dolaşım Hızı = Nominal Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) temel iktisat formülünü hatırlatarak, para arzı artarken enflasyonla mücadelenin mümkün olmadığını vurguluyor.

Küresel Borç Duvarı ve Piyasalarda Beklenen Türbülans

Türkiye'deki bu tabloya ek olarak, küresel piyasalarda da endişe verici gelişmeler yaşanıyor. Özellikle ABD'de 2025 yılında vadesi dolacak olan 7 trilyon dolarlık borç duvarı, dünya finansal sisteminin çarpabileceği bir engel olarak görülüyor. Yıllık vergi gelirleri yaklaşık 4 trilyon dolar olan ABD'nin bu borcu nasıl çevireceği merak konusu. Bu durum, Amerikan tahvillerine olan talebin azalması ve faizlerin yüksek seyretmesiyle sonuçlanıyor.

Dolar endeksi ile 10 yıllık Amerikan tahvil faizleri arasındaki korelasyon da dikkat çekici. Dolar endeksindeki aşağı yönlü hareketin, tahvil faizlerinde de bir geri çekilmeye işaret edebileceği ve bunun piyasalarda büyük bir çalkantıyı tetikleyebileceği belirtiliyor. Özellikle dolar/Japon yeni paritesi yakından izleniyor. Japon yeninin dolar karşısında güçlenmesi, genellikle küresel piyasalarda türbülans ve hatta çöküşlerle ilişkilendiriliyor. Japonya'da enflasyonun %3.6, faizlerin ise %0.5 olması, Japonya Merkez Bankası'nın faiz artırma olasılığını gündeme getiriyor. Fed'in ise Haziran ayında faiz indirimine gitmek zorunda kalabileceği tahmin ediliyor. Böyle bir senaryo, Japon yeninin hızla değerlenmesine ve piyasalarda "okkalı bir yumruk" etkisi yaratmasına neden olabilir.

S&P 500 endeksinin teknik görünümü ve piyasalardaki "açgözlülük" seviyesi de olası bir "boğa tuzağına" işaret ediyor. Tüm bu göstergeler, 2025 yılının hem Türkiye hem de dünya ekonomisi için son derece zorlu geçebileceğini ve mevcut finansal sistemin sürdürülebilirliğinin ciddi şekilde sorgulandığı bir döneme girildiğini gösteriyor.

Hamza Yardımcıoğlu
Kaynak: https://youtu.be/S39nu8Gvdb8?si=TWPxBi1ZyilAI6Zf