Allah'ın Sözü ve İnsan Sözü: Kur'an'ın Çizdiği Net Sınır

Allah'ın Sözü ve İnsan Sözü: Kur'an'ın Çizdiği Net Sınır

İnsanlık tarihi boyunca en temel sorulardan biri şu olmuştur: Bir sözün gerçekten Tanrı'ya mı ait olduğunu, yoksa bir insana mı ait olduğunu nasıl anlarız? Kur'an, bu hayati soruyu cevaplarken, insan sözü ile Allah'ın vahyi arasına çok net bir bilgi sınırı çizer ve bu sınırın neden asla aşılmaması gerektiğini anlatır.

Özdeki Fark ve Tehlikeli Karışım

Buradaki asıl mesele, bir sözün doğru ya da yanlış olması değil, insan elinden çıkmış bir düşüncenin "Allah'tandır" diye sunulmasıdır. Böyle bir iddia, temelde iki farklı varlık seviyesini birbirine karıştırmak demektir: Yaratıcı'nın sözü ile yaratılanın sözü. Yani, doğası gereği sınırlı, zamana ve mekana bağlı olan insan sözüyle, mutlak ve sonsuz olan Allah'ın sözü aynı kefeye konulmuş olur.

Bu durum büyük bir çelişki yaratır. Çünkü Allah'ın sözü, doğası gereği hatadan münezzeh, evrensel ve zamanın ötesindedir. İnsan sözü ise ne kadar bilgece, ne kadar hikmetli olursa olsun, söyleyenin niyeti, yaşadığı çağ ve içinde bulunduğu koşullarla sınırlıdır. Sınırlı bir yapıya sahip olan insan sözüne "Bu Allah'tandır" denildiği anda, ona ait olmayan sonsuz bir güç ve sorgulanamaz bir yetki verilmiş olur. Bu, özünde bilginin kaynağı hakkında bir aldatmacadır.

Sözün Güce Dönüşmesi ve Aklın Devre Dışı Bırakılması

Tarih boyunca söylenen en tehlikeli cümlelerden birinin "Bu, Allah katındandır" olması işte bu yüzdendir. Çünkü bu iddia, bilgiyi bir aydınlanma aracı olmaktan çıkarıp, bir baskı ve kontrol aracına dönüştürür. Bir kişi, kendi düşüncesini veya çıkarını Allah'ın emri gibi sunarak, onu eleştirilemez ve sorgulanamaz hale getirmeye çalışır. Bu tavır, karşısındakinin hem aklını kullanmasını hem de vicdanının sesini dinlemesini engeller. Sorgulama ortadan kalktığında ise geriye sadece körü körüne itaat kalır.

Kur'an'ın sürekli olarak "akletmeye" ve "düşünmeye" vurgu yapmasının sebebi de budur. Akıl, Allah'ın kelamı ile insanın sözü arasındaki o derin farkı fark edebilmemiz için bize verilmiş en önemli yetenektir.

Kur'an'ın Uyarısı ve Ayırt Etme Bilinci

Kur'an, ilahi olanla beşeri olanın karıştırılması tehlikesine karşı insanlığı net bir şekilde uyarır. Âl-i İmrân Suresi'nin 78. ayeti bu durumu çok açık bir şekilde gözler önüne serer:

"Onlardan bir grup, Kitap'ta olmayan bir şeyi ondan sanasınız diye, dillerini Kitap'la eğip bükerler. Ve Allah'tan olmadığı halde, 'Bu, Allah katındandır' derler. Allah adına bile bile yalan söylerler." (Âl-i İmrân, 3:78)

Bu ayet, tam olarak bahsettiğimiz sahtekârlığı tarif eder: İnsanların, kendi sözlerini daha değerli kılmak için onları Allah'ın sözüymüş gibi göstermesi.

Bu açıdan bakıldığında hadisler veya diğer dini yorumlar, sorgulanamaz bir ilahi kaynak olarak değil, değerli birer "insani yorum ve tecrübe" olarak görülmelidir. Çünkü bu metinler de, ayette belirtildiği gibi, yanlışlıkla veya kasıtlı olarak Allah'a atfedilme riski taşıyabilir.

Sonuç olarak, Kur'an'a göre mümin olmak, her duyduğunu sorgusuzca kabul etmek değil, aksine neyin gerçekten Allah'tan geldiğini ayırt etme bilincine sahip olmaktır. Çünkü bir bilginin doğruluğu, onu söyleyen kişinin otoritesine değil, kaynağının sağlamlığına bağlıdır. Ve Allah'ın kelamı, hiçbir insanın taklit edemeyeceği kadar özgün ve tutarlı bir yapıya sahiptir. Onu bütün diğer sözlerden ayıran da bu eşsiz doğasıdır.

Kaynak: Cumhur Erentürk
https://x.com/cumhur_erenturk/status/1976296617331302801